CAN KIRIKLARI
Çarşamba, Mayıs 25, 2016Özlediğini hissetti, bir kaç gündür görmemişti yüzünü. İçi sıkıntılı, sinesi dardı. Aradı bir kaç kez, açan olmadı, telini. Mesaj attı üst üstte, cevap gelmedi. Tuhaf, dostu hemen açar, hemen yazardı. Telaşla dışarı çıktı. Evine gidip kapısını çaldı, içeriden gelen, televizyon sesini duyuyordu, kapıyı uzun uzun çaldı, açan olmadı. Başına bir şey gelmiştir diye endişelenip yanan yüreği, başka bir acıyla doldu. Dostu onu görmek istemiyordu. Hatasını söyleyip, düzeltme şansı bile vermeden silmişti onu. Yaşadıklarını geçirirken aklından, yanağından süzülenleri siliyordu yavaş yavaş...
Kabuk bağlıyor yüreklerimiz, yaralandığı yerlerden. Kuruyor, bükülüyor, katılaşıyor. Üstelik sokaktaki insandan değil, kıymet verdiklerimizden. Sevdiklerimizden.
Ateşin yaktığını, bıçağın kestiğini, soğuğun üşüttüğünü, biberi acısını, düşmeyi öğreniyoruz, küçücükken. Köpekten, kediden, kuştan, böcekten sakınıyoruz büyümeden. Tehlikeyi koklayarak kaçmayı, endişelenmeyi, savunmayı biliyoruz. Peki neden, insanın zararından korunmayı öğrenemiyoruz.
Bu tecrübe tek kişilik. Sıfırdan başlıyoruz her insanda. Melek diye heveslenerek, ilahi lütuf sayıyoruz. Sonra yavaş yavaş görmeye başlıyoruz insan olduğunu, kusurlarını, hırslarını, başkalıklarını ümit ve muhabbetle yanılmamayı dileyip "ama ben seviyorum onu" limanına çekiyoruz, ümit teknemizi.
Zaman yuta yuta bitiriyor sevinçleri ve yine fiyasko. Sebep hazır "insan işte çiğ süt emmiş" bizim hiç kabahatimiz yok. Oysa kendi celladımızı, kendimiz yetiştiriyoruz. Önce kanatlar takıp, ruhumuzda uçmasına izin veriyoruz. Yetmiyor, sevinçlerimize ışık kabul ediyoruz. Kendi bıçağımızı, kendimiz bileyliyoruz. Işıl ışıl olana kadar manalar, unvanlar yüklüyoruz. Gönlümüzde yer verip zehrimizi elimizle besliyoruz. Isısı için güneş, nemi için yağmur oluyoruz. Biz ne kadar çok emek verirsek, içindeki çiğ süt o kadar çabuk ekşiyor. İnsan bu, bozuğu hiç çekilmiyor.
Mecburuz bir bakıma, yalnız yaşanmıyor hayat. Yüreğimizde fışkıran sevgi, dağılan hoşgörü, sınırsız iyi niyet, üfül üfül ümit rüzgarları var. Şarjımız diğer yüreklerden. Severek besleniyor ruhlarımız. Güvenerek güçleniyor. Öyleyse sorun nedir. Aralarında bir hata yapıyor olmalıyız. Hep kötüleri, hamları, çiğleri düşmüyor her halde bize.
Geleni, maskesi ve kostümü ne olursa olsun, evirip çevirip içindeki gizli zararları ortaya çıkarıyoruz. Pisilerden aslan, kuşlardan kartal, köpüşlerden kurtlar fışkırtıyoruz. Gereksiz ilgi-alaka, fazla kıymet vererek. Kıymeti yoksa içinde, hemen çamurlaşıyor. Çömleği defalarca pişirmenin sebebi de bu işte, çamurlaşmasını engellemek. Sürçmedik at, düşmedik yiğit olmaz, silkinip kalkabilmektir maharet. Yeniden ümitle sarılıyor yürek. Eski desenleri, gönül duvarlarına tablo sayarak.
Mümin aynı yerden, iki kere ısırılmaz buyuruyor efendimiz (sav) düşe kalka büyütsek de içimizdeki çocuğu aynı yanlışa düşmemeyi, aynı yanılgıyı yaşamamayı salık veriyor.
İlk bakışta, zarar etmiş gibi görünür insan, ancak asla kaybetmeyeceği nimettir, kazandığı tecrübe. Her şey kaybolur gider ama tecrübeler hep kalır bizde. Sonraki hayatımızı net gösteren, parlak gözlük camları gibidir.
Ağaç da meyve vermeden önce, çiçek açıyor. Boynu bükülüp dökülen çiçeğin, hemen dibinden meyvesi püskürüyor. Tecrübe meyveleri de ümit ve sevinç çiçekleri dökülünce çıkıyor. Acıtsa da kalan ömrümüzde, tatlı meyveler bırakıyor.
Her yanılgıda biraz daha kalınlaşıyor, uçuşan gönül tülleri, kıpırdamaz oluyor zamanla. Bir tatlı tebessümle eriyen kalp, ayaklarına serilen yüreklere, basıp geçiyor. Birer büyük madalya hazırlamalı, yoğurdu üfleyerek yedirten dostlara...
Tecrübe pahalı bir nimet. Bedeli peşin ödenen. Etkili acı bir reçete hepimize. Gönlün kaç yanılma hakkı vardır. Limit ne zaman dolar. Daha kaç kere havalanır, sevinç balonu ve nerede çakılır yere.
Hayat bu. Böyle devam eder devran, son nefese kadar. Hakiki dostları, tabutun içinden göreceğiz. Ne yazık ki kalkıp sarılma şansımız olmayacak...
Çürüğünü, çiğini ayırt etmeye yorulmayalım.
Gönlümüzde hissettiklerimize bol bol sarılalım.
2 yorum
Çok etkilendim. Gerçekten çok güzel kaleme almışsınız. Sonuna kadar türlü düşüncelerle okudum. Her bir cümlenizden bir anlam çıkartarak. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilBen teşekkür ederim, sonuna kadar sabredip, incelik gösterip yorum yazdığınız için.
YanıtlaSil