ERİDİ GÖNÜL KAYBOLDU SEVDA
Pazar, Haziran 12, 2016Ellerini güzelce yıkadı, sanki su kirleri değil yaptıklarını alıyordu elinden. Çok dikkat ediyordu, aynada bakışlarına denk gelmemeye. On dakikadan fazla sürdü yıkaması. Sabun avucunda küçüldü. Derin bir nefes alıp, salona geçti. Rahatlamıştı. Aslında her şey ne kadar güzel, ne kadar masum başlamıştı. Aşk, ayaklarını yerden kesmiş, aklı başından gitmişti. Ömründe o kadar güzel yoğun bir duygu hissetmemişti. Ne olmuştu. Bir yıl bile geçmeden, ne çabuk bitmişti. Ne hallere düşmüştü. Derin bir nefes daha aldı. Toparladı kendini. Akıllıydı, aklına güveniyordu, tereyağından kıl çeker gibi halletmişti.
Kimse bulamaz. Çürür gider. Yeni bir başlangıç yaparım. Aklımı seveyim, aklımı diye sakinleştirdi kendini. Yaşı 21, durumu bekar, pozisyonu öğrenci. Evli kırk yaşında, sosyal statüsü yüksek birinden olan bebeğini, boğup gömmüştü, ellerini yıkamadan önce. Tek tesellisi, aklını sevmekti, artık, başka sevecek bir şeyi kalmamıştı.
Günümüz insanının akıl anlayışı da değişti, aklı kullanışı da. İnsanla hayvan arasındaki en belirgin farktı akıl, kullanılmayınca farkın kalkıp eşitliğin doğduğu. Yeni trendler, çılgınlığa, özgürlüğe, bireyselliğe, sürüklerken insanlığı, akıntıda, erdem ve insancıl birçok değer de savrulup gidiyor.
Akıl dünyayı yerinden oynatmaya yarayan levhadır, derken BALZAC, eğriyi, büğrüyü temizleyip, derlemeyi akılla mümkün bilmiştir. Doğrular arasından boşluk bulup, arzularıyla sörf yapmayı kast etmemiştir. Şimdi akıl, menfaate çalışan en güçlü silah olarak algılanıyor. Robinson Crusoe olsak, adanın selametini, balıkların haklarını, maymunların muz payını hesaplamamız gerekir ki değiliz. Bu yağma mantığı, bu ganimet bölüşümü artık akıl dışı boyutlarda hüküm sürüyor.
Mevla’m, hepimizin içinde bir hayvan saklamış. Sükûnetle hayat süren, besleyip, istifade ettiğimiz, beden hayvanımız. İstek ve arzularımızla, öfke ve gafletimizle tamamen eşit olduğumuz hayvanlardan bizi daha tehlikeli ve zararlı yapan akıl unsuru, ciddi emanet bize.
Etkisi ölçüsünde insan, zayıflığı ölçüsünde hayvan olduğumuz bir cevher akıl. VOLTAİR, öfkeni aklınla yenemiyorsan, kendini insandan sayma. Dediğinde insan nesli bu halde değildi. Bir zamanlar, son suyunu paylaşan, aç kalmasın kimse diye uykusuz kalan. Sadece malını değil, en kıymetli varlığı, sağlığı ve zamanını diğer insanlara feda edenler yaşıyordu bu dünya da. Sonra zaman aktı, Necip Fazıl'ın dediği gibi İyi insanlar, tahta atlara bindiler, gittiler. Ve dünya bu garip zamana ulaştı.
Beyin kontrollerini keşfetti önce şeytan zekâlılar, ellerinden geleni yapıp başladılar dünyanın dengeleri ile oynamaya. Sevgi vardı, duru ve elzem. İçine önce kendini sev, zehrini akıttılar. Ruh farklı bir varlık. Sevdiğinde buluyor kendini ama beyni, ona kendini sev komutu veriyor. Ne kendini bulup ulaşabiliyor, ne sevecek takati bulabiliyor. Sevgi üretiliyor, büyüyor, çoğalıyor. Söyledikçe, paylaştıkça coşup kaynıyor. Davranışa, hale, sonuca dönüşüyor. Menfaat aşısı yapılınca, küçüldü, eridi, kendine yetemez hale geldi. Şimdi sevgi, sözlerde her araya sıkıştırılır oldu. Arasına çok ifadeleri, eklenerek ama hissedilmeden silindi yavaş yavaş yüreklerden.
AŞK vardı, besleyen, büyüten, kemale erdiren. Gıdalara hormonları yükleyip, resimlere reklamlara, filmlere, hikâyelere bolca tahrik edici unsurla sundular. Şarkılar, şiirlerle bezediler. Sektörel çalışmayı, dünyayı etrafında döndüren etkiye çevirdiler. Ne Kemal kaldı, ne kemale erecek yürek. Eridi gönül, kayboldu sevda. Pişmanlıklara götüren, anlık heves ve arzular kıskacında. Akıl tartısının dengesini bozan asitti istekler. Makul olanın dışına taşmayı, kotarırsan senin sloganıyla alt beyinlere verdiler.
AYIP vardı. Yanaklarımıza ateş düşüren. Minicik çocuk kalplerinde, utanma korkusu vardı. Cesaretimizi dizginlerdi ayıplar, durup düşünüp, danışıp yapmaya taşırdı insanı. İste, yap, hallet oldu ölçü, istiyorsan her yol caizdir, kabul gördü, kıymet buldu. Herkes alemin en akıllısı kendini bildiği için bu yeni ölçü, ona çok faydalı olacaktı. Önemli olan planı kusursuz yapmak, minareden önce kılıfı ölçülü hazırlamaktı. Konu anlaşılmış, mesele çözülmüştü.
Herkese yetecek miydi dünya nimeti? Eşit ve adil olunsa bol bol yetecekti elbette ama en akıllı benim ölçüsünde yaşanınca, dengeler ve nimetler talan olmaya başladı.
Akıl neydi, insan olmanın gereklerini yerine getirme gücü. Yanlışla doğruyu birbirinden ayırma kuvveti. Yanlışla yol bulma değil. Savaş var ciddi ve amansız. İnsanlık üzerinde, daha fazla yönetme ve gütme üzerine. Her türlü hile ve oyunların yapıldığı. Çocukların, gençlerin, evde masum kadınların, çerez gibi düşünülüp öğütüldüğü bir savaş.
Gözlerimizi açmak gerekiyor. Çocukların oyunlarını, teknolojik ilgilerini dikkatle takip edip gözetlemek. Sık sık doğruları güncellemek, duyguları beslemek lazım. Hayat artık, yemeği kazanmak için yaşanmıyor. Kendini bağımsız kılmak, aklını kendi kontrolünde tutmak, zihin ve duygu esareti ile kullanılmamak için her türlü tedbiri almak kaçınılmaz.
Yaşamak hiç olmadığı kadar girift ve çetrefilli, gazamız mübarek olsun...
0 yorum