KENDİMİZİ ŞIMARTALIM

Salı, Haziran 14, 2016

ödül

Ada çayının kokusunda, mistik bir nota var. Tütsüler gibi. Papatya içerken de rayihası hafifletiyor insanı. Ihlamurda anne kokusunu hatırlatan ince bir çizgi var.

Her insanın farklıdır algıları fakat keyif dozu farklı olsa da keyiftir.

Kaplıcalarda aroma terapiler, spa masajları ve onları destekleyen kürler uygulanıyor. Budistlerde ruhu arındırmak için türlü metotlar bulmuşlar.

Çin lilerin bir ata sözünde " ruh daralınca, hastalıklar gelir " ifadesi huzurun önemini vurguluyor.

Her dönemin insanı,kendini rahatlatmak için bir çok çaba sarf etmiş. Musiki de harika bir etken. Hele ustaca üflenen bir ney, neleri alıp götürür içimizden.

Ellerimizi günde kaç kere sabunluyoruz. Dişlerimizi sık sık fırçalar, saçlarımızı tararız. Evi süpürür, çamaşırları yıkarız. Arada bir evi, kaldırıp kondurur, badana yaparız. Halıları, perdeleri, yatağın yorganın yüzlerini yıkarız. Gözümüze mi batıyor, biri mi zorluyor, öyle olması gerektiğine mi inanıyoruz. Arada bir giysileri elden geçirir, ayırır, bir çuval çıkarır, veririz. Neden yaparız bunları.

Hayat her saniye biriktiriyor. Üzerine koyuyor. Tozun, sesin, nefesin bile ağırlığı, izi kalıyor. Sıradan eşya bile ellenilsin dokunulsun istiyor. Basit bir sehpa her gün okşanmazsa nemli bezle, surat asıyor tozlu tozlu. İhmal edilmek istemiyor. Kızıyor adeta tabaklar, kirlenince. Öyle bir kuruyor ki ayak diriyor suya deterjana. Benimle ilgilen, beni fark et, beni ihya et. Sevindir, şımart. Cansız eşya, bunu söylüyor, bunu bağırıyor.

Ya içimiz...

İhmal ettiğimiz duygularımız yok mu. Birine hediye verip boynumuza, çığlık atarak sarılalı ne kadar oldu. Peki ya en son ne zaman aynada kendinizle sohbet ettiniz.

Yoruyor hayat insanı, boğuyor daraltıyor bazen. Yapacaklarımız, yapmak zorunda olduklarımız diye bir listemiz olsa. Yapmaya çalışsak, yemek yemeğe vakit kalmaz.

Hayatı ne kadar omuzlarsak, o kadar ağırlığını bırakır üzerimize. Eziliriz. Ne gündüzü bir saat erken bitirebilir, ne geceyi bir saat uzatabiliriz. Ancak kendimize ayırdığımız zamanı kısaltıp, mecburiyetlerden çalabiliriz. Bu da ihmal ölçüsüne gelince,birikmiş sıkıntı olarak karşımıza çıkar.

Basitleştirmek gerekiyor yaşamı. Yükselip uzaktan görmeli hayatımızı. Ne kadar basit konuları mesele ediniyoruz. Beynimizde minicik bir hücreye sığacak kadar küçük bir konu, tüm günümüzü, haftamızı, sağlığımızı etkiliyor. Nasıl bu kadar hoyrat harcıyoruz, sıhhatimizi, ömrümüzü.

Zaman çok hızlı akıyor. Her saniye ömür hazinemizi tüketiyor. Nehre karşı yüzmek mesafe aldırmadığı gibi gücümüzü ve sonraki zamanlarda lazım olacak enerjimizi öğütüyor.

Kendimizi hayata bırakır, karşı koyma, değiştirme saplantılarını bastırırsak daha mutlu yaşarız. Hayat deniz gibidir, kendini ona ne kadar bırakırsan o kadar taşır. Yüzmek gibi rahat ve sakin. Ne kadar debelenir boğuşursak o kadar yorar, batırır.

Her insan, kişilik yapısı, karakter özellikleri, ahlaki değerleri, kişisel kanaatleri ve inançları ile şekillendirdiği halini sunar. Dışarıdan değiştirmek imkansızdır. Bize yakın yönleri ile muhabbet kurar, haline saygıyı muhafaza edersek iletişim devam eder.

Kendi içimizi keşfedelim. Uğraşımız, hobimiz, şevkimiz kendi istek ve zevklerimiz olsun. Ruhumuzda yakaladığımız yeni bir ayrıntı, diğer insanları anlamamızı ve sevmemizi kolaylaştıracak. Kendimizi geliştirdiğimiz ölçüde hayattan zevk alır ve hayata zevk katabiliriz.

Kendimizi şımartalım lütfen, bunu hak ediyoruz.

BU YAZILARI DA OKUYUN

1 yorum

  1. Həyatı və mutluluğu nə qədər gözəl özətləmisiniz. Hər kəlimənizə sonuna qədər qatılıram.

    YanıtlaSil