MEZARLIK

Salı, Haziran 14, 2016

mezarlık

Bu gün sıcak bir sabahtı ve değişik bir ziyaret yaşadım, kabristandaydım.

Bir şehri en iyi mezarlardan tanırım. Mamursa, bakımlıysa, çiçekli, güllü, tertemizse, ölmüşleri değer buluyorsa yaşayanlardan, o şehir hal bilir demektir bana göre.

Selam verdim. Belli belirsiz aldılar. Konuştum duydular. Konuştular, yüreğimde duydum. Göz göze gelememenin ızdırabını hissettim. Ruhları, ruhumu kucakladı. Sıcacık oldu varlığım. Neler yaşadıklarını merak ediyordum. Kimdiler, neydiler, sevdaları, muratları, hevesleri, hayalleri neydi. Nerelerden geçtiler hayat yolculuğunda, nereye nasıl geldiler. İzlerini düşündüm, kimlerde, nerelerde ne kadar derin. Kendimi düşündüm, heveslerimi, hayallerimi, sonumu düşündüm. Gülümsedim. Sonum böyle bir kabristandı, nerede kim bilir. Dinlenecek çok vaktim olacaktı.

Dinlenmek. Uzun uzun dinlenmek için sıkı sıkı çalışmak gerekiyordu. Çünkü dinlenmek, ancak çok yorulunca tatlı oluyor. İliklerine kadar çalışmanın tadını alınca.

Oraya uzanmadan önce terlemeli, yorulmalı, çalışmalı. Yatacağımız hiç kalkmayacağımız güne kadar, koşmalı, koşturmalı. Yoksa dinlenmenin tadını alamaz insan. Necip Fazıl Kısakürek' in mısrasında dediği gibi, " Genç adam at yorganı, sana haram uyuman" ...

Çok çalışmış olanların isminin önünde işleri yazıyordu, doktor, avukat, öğretmen. Hepsine selam verdim. Sizi çağırdılar, sizi de. Oğlunu özlemiş bir baba. Biri kızını istedi. Tanımıyorum bilsem, haber veririm dedim.

Tertemiz hepsi, bakımlı güzel. Demek ki kadir kıymet biliyor Datça halkı. Çok şanslısınız, çünkü yanınızda yorulan büyükleriniz. Size devir ettikleriyle yaşarken onları ziyaret edebiliyorsunuz. Anneciğimin kabrini ziyaret etmek içim kaç kilometre gitmem gerekiyor. Kaç yılda bir nasip oluyor.

Hiç kabri olmayanlar, cesedi bulunmadan ölenler. ismi cismi unutulanlar. Kabri olup dua edeni, arayıp soranı olmayanlar. Daha nice hallerde insanlar ve onlarla bağlantılı kabirler var.

Tabii bir de anılan, hatırlanan, tüm milletin sinesine sinmiş büyükler var. Kutlu kabirler, anıt mezarlar, yaşadığımız kadar ulu yatıyor, öyle de kıymet buluyoruz bu devri alemde.

Annem için dua ettim annelerinize, siz de benim için dua okuyun geçmişlerinize. Ziyaret ederseniz selamlarımı iletin.

Mezarlıkları güzel olanların, yürekleri de güzeldir. Yüreklerinizi gördüm, kabirlerinizde. Yüreklerinizi hissettim ve sevdim.

Sadece kabirler değil, bir şehri, sokağı ele verir, okulu, spor tesisleri, çarşısı pazarı. Halkının ruh hali hallendirir o diyarı. Sevecen, sıcakkanlı, samimi duygular taşıyan insanlar, begonvillerden daha önce fark ediliyor. Tebessümün ruhumuza ılık dokunuşu, denizin tenimize ılık dokunuşundan çok daha derin hissediliyor.

"Havası suyu iyi olan yerin insanı iyi olmaz " diye bir söz okumuştum. Muhteşem hava, leziz su korkuyla yaklaştırdı insanlara. Ön yargılı olmamayı öğretti hayat. ilk günlerdi hiç unutmuyorum. Eşyalar kamyondan inerken çocuklarla bakkalın birinden bir şeyler alıyorum. Kek, bisküvi, çocuklar çikolata şekere yönelince, "onlar tok tutmaz, bunları alın" diyorum. Dükkandan çıktık, iki adım sonra, dükkanın sahibi hanım seslendi, " Hanfendi, sofra kurulu, çıkın bir şeyler yiyin. Hiç olmazsa çocuklara çorba getireyim içsinler"

dedi. Bu ne dikkat. Bu ne ince yürek. Bu ne insaf. Bu ne cesaret. Bu ne zenginlik. Gözlerim dolar her hatırladığımda.

Plajda evinde duş almayı teklif eden, pazarda sandalyesine oturtan. Kapının önünde selam verince, pişirdiği taze ekmekten ikram eden. Süt, yağ, yoğurdu kapıya getiren bu insanların, hem mezarları, hem de yürekleri güzel.

Seni sevdim Datça, sana alıştım. Sakın bozulma.

İyi olmak emek ister, yorulmak ister...

İyilik adına yorulan, iyilikle anılan, iyiliğe adananlardan olmak dileğiyle...

BU YAZILARI DA OKUYUN

0 yorum