YAĞMUR BEKLİYOR ÜLKEM

Salı, Haziran 14, 2016

kuraklık

Gecenin karanlığından mı yoksa bedenin yorgunluğundan mı bilemem ama sabaha karşı, gün ağarırken bitkin oluyor beden, bezgin oluyor ruh. Gece iyice ağırlaşıp, zifti bir siyah kaplıyor alemi. Yıldızlar son güçlerini kullanarak parlıyorlar.

Uyuya kalmasınlar diye bekleyenlerdenim. Kapatırlar da gözlerini, yolunu bulamaz diye dışarıdakiler, dağ bayır uzaktakiler. Şarkılar söyleyip, şiirler okuyorum, ilginç hikayeler anlatıp, uykularını dağıtıyorum.

Simsiyah saçlarını okşuyorum gecenin, dualar mırıldanıyorum derinlerine. İyice dinlensin, rahatlasın da vakitlice gitsin diye.

Yüreği ızdıraplı olanlara gece de manasız. Kaktüs besliyor, düşünceleri yataklarında. Cadı kazanı olmuş yastıkları, periler efsunlu iksirler kaynatıyor üzerlerinde. Kemikleri birbirine geçiyor, kasları bağrışıyor.

Gözleri güneşte. Geceyi görev gereği öğüten de var, sevda derdiyle eriten de var. Vuslat tadıyla demleyen de var, pişmanlık acısı, tövbe yağmuruyla ıslatan da...

Koridor aynı, bebeğinin sesini duymak için dokuz doğuran baba da ayakta, evde ateşli bebeğini bırakmış hemşire de.

Gece aynı, zaman aynı, ameliyattan çıkan hasta da o geceyi bitirirken yavaş yavaş bitiyor, çaresi kalmamış babasını- annesini bekleyen de yavaş yavaş tükeniyor.

Sokağın bir ucunda şer yürek tetikte, karanlığı hesaplıyor, siyaha bulayıp ruhunu, geceye karışarak can yakıyor, huzur bozuyor. Sokağın diğer ucunda, huzur bekçileri, karanlığa ışık olup geceden, simsiyah ruhlu, karanlık insanları topluyor.

Gece aynı, zaman aynı. Dua ile eşini gönderen kadın, huzurla uykuya süzülürken, şeytanla söyleşip anlaşan diğer kadın, onun dualı eşinin ruhuna süzülüyor sinsice.

Gün ışırken toparlanıp gidiyor gece, düzenli bir anne gibi, hiç bir malzemesini unutmadan. Uykuda geçirenleri hiç uyandırmadan.

Ruhu duymuyor huzurlu insanların. Gece onlar için istirahat zamanı. Ne tilkilerin dansını biliyorlar, ne kurtların sofra hazırlıklarını hissediyorlar. Yaklaşan fırtınayı, pusu da bekleyen tehlikeleri de fark etmiyorlar. Güvenmek güzel. Tevekkül etmek güzel. Sükunet ve huzur da pahası biçilmez nimet, ancak hepten de deliksiz uyunacak zaman değil. Uykuları rafa kaldırıp, aklı, idraki, basireti, cesareti şaha kaldırmak zamanı.

Mevsimi geçince gülü diksen tutmuyor. Demir tavında dövülüp, ağaç yaşken eğiliyor. Bor'un pazarını kaçırıp eşeği Niğde'ye sürecek vakit yok. Evet gece iyice karardı, sabaha hazırlanmalı, tedbiri almalı, çalışmalı ki evlat hesap sormasın, ecdat kabirde ağlamasın.

Dünya zindandır buyuruyor alimler, ışıksız yırtıksız siyah bir atlas gibi. Deliksiz bir kara balon gibi, ciğerlerine kadar dolan simsiyah is gibi. Ne dertleri var da ha bire karalıyor, karanlık diyorlar dünya ya. Doğruluk payı yok mu. İstekler akla üfleyince, buhar oluyor akıl, saklanıyor vicdan.

Şimdi Özgecan' ın annesine, güneşi paketleyip verseniz, mum ışığı kadar aydınlanır mı yüreği. Veya o vahşileri, güneşe atıp kalaylasanız, asfalt olmuş ruhları parlar mı.

Berkin Elvan' ın karanlık mıdır kabri. Var mıdır bir telaşı, bir derdi. O na dünya pırıl pırıl aydınlık desek, kabrinin üzerine spotlar diksek, inanır ikna olur, döner mi bu karmaşık dünyaya.

Fırat, gencecik bir umut. Kanında bozkurtlar kaynaşan körpe yiğit. Karanlığın kokusundan tiksinip, dur diyecek cesareti içinden fışkıran taze. Kim kanının siyah lekesini silebilir, üzerimizden. Kim gülüşüyle ışıtabilir yanındakileri yeniden.

Simsiyah ellerini açan minicik masumlara, akıl almaz işkenceler yapanlar da güneşte aydınlanıyor. Yetimin malını, gözünü kırpmadan emen, elini açıp utanmadan, dilinin ucuyla Allah diyen de ısınıyor bu güneşte.

Gece aynı, zaman aynı. Güneş aynı, gün aynı. Siyahı karanlık yapan da insan, geceye ışık olmak için ömrünü hediye eden de insan.

Demek ki gece ruhumuzu dinlendirdiğimiz değil, ruhumuzdan demlendirdiğimizdir aslında.

Yıldızlar bahane, yönü belli olana. İstikameti ışık olan geceyi varlığıyla aydınlatır. Edison' un yatağı mı yoktu, uyku ilacı mı bulamıyordu. Karanlık korkusu mu vardı, zengin olmak hırsı mı. Sadece insandı. İnsanı seviyordu, emeğini tüm insanlara hediye edecek kadar çok.

Geceler uzamasın, aydınlık yüreklerimizden bir avuç ateş böceği savuralım. Deva arayalım, ninelerin sandığından, eski evlerin bodrumlarına kadar. Gençlere gidelim, onların gözleri ay kadar, yürekleri güneş kadar aydınlık. Biz de onlardan beslenelim.

Miskin miskin oturmayalım, bir eli ezer de taş, hepimizin elinin sesi de olur, gücü de. Yeter ki uzatalım, esirgemeyelim.

Gece gelir gider, karanlık daimi değil unutmayalım.

Aydınlığın derdin de sevdasında olalım.

Yağmur bekliyor ülkem ılık ve titrek, huzuru ve barışı gayretiyle örecek.

BU YAZILARI DA OKUYUN

0 yorum