İHTİLAL KARANLIĞI

Cuma, Temmuz 22, 2016


karanlık ve kurtlar

Elinin üzerinde bir sızı hissetti. Diğer eliyle okşadı, bir nokta vardı iğne batıyor gibi incecik bir sızı. Kim bilir bir yere çarpmıştı, bir şey sürtmüş veya alerjik bir şey dokunmuştu. Belli ki doku da bir reaksiyon vardı, başlamadan bitirmek hastalıkların en kolay tedavi yöntemidir.  Sorunu karşılamak. Aklından tedavi sürecini geçirirken telefonun sesi dikkatini dağıttı. O gün bir daha elinin üzerine bakıp dokunacak zamanı olmadı. Sızı çok azdı, hissetmek için dikkat etmek gerekiyordu, onun dikkati gün boyu başka şeyler üzerindeydi.

Ertesi sabah uyandığında elinin acısından kıvranıyordu. O minicik sızı isyan etmiş, gör beni, fark et diye kocaman olmuştu. Bir hafta ilaç tedavisine rağmen büyümeye devam eden apse, ameliyatla açıp temizlendikten bir ay sonra normale yakın bir hal almıştı. Oysa yavaş yavaş toplanmıştı bedenindeki enfeksiyon, ona en ilginç gelen, tedavi edilmemiş boğaz enfeksiyonu veya başka basit enfeksiyonların bu tür apselere sebep olduğu gerçeğiydi.

                                                                         ***

Gözü kendi bedeninde olmayanın dişleri sararır, cildi kirlenir, saçları bitlenir, ruhu çirkinleşir. İnsan nasılsa, toplum da öyledir. Bir beden gibidir millet, her uzuv çok başka görevle var olsa da aynı bedenin haz ve acısını hisseder. Başı ağrıyanın davul çalıp oynaması beklenemez. Midesi, başına "yemekler güzel gel yiyelim" diyemez, "senin zahmetine dayanamıyorum, bulanıp sızlıyorum" diye başın ağrısına eşlik, yoldaşlık eder.

Ülkeler, milletler de öyledir. Mesele bunu okuyup görebilmekte.  Yurdumun doğusu kan ağlarken, batısı her gün bayram yapamaz. Yapıyorsa vatan bütünlüğü, beden bütünlüğü kadar sağlam değil demektir. Önce bu bütünlükle oynandı. Lokal anestezi ile doğu batı bir birine duyarsız kılındı. Oysa ömrünü batıda geçirmiş körpe canlar, doğu da milletim, vatanım diye toprağa düşüp şehadet şerbeti içtiler. Batının hasretini yaşattılar sonra, sınıf farkı oluşturarak. Sen oraya zıplayamazsın, ya birinin başına basacaksın, ya birinin hakkını alacaksın. Sessiz sessiz nakış gibi işlediler. 

Beden başından sorulur, başıyla korunur. Her gün zehir ikram eder düşmanın sana, onu içmemek, o iradeyi göstermek, dostu düşmanı ayırt etmek başın işidir. Çırpındık, konuştuk, yazdık. Mide de hazımsızlık var. Böbrekler asidik maddeyi atmakta zorlanıyor. Kan basıncı giderek yükseliyor. Baş uyuma; çayına ilaç, suyuna zehir katılıyor. Ayağını uzatmış, hamakta uyuşmuş beden, başının sarhoşluğuyla, telaşa lüzum yok, % 50 im rahat, hamakta üfül üfül keyifleniyor diye gaflete düştü. İlaçlı çay, zehirli suyla demlenerek. İçinde şişen mideyi, ağrıyan böbreği, sıkışan dalağı, kabaran kanı görmezden gelerek. Tam da hastalığın vuruş anıdır gevşemek. % 50 rahatlık derin uyku için yeterlidir.

Bu millet %20, 30, luk gevşemelerde bile ihtilal kanamaları geçirmiştir. Alevlenen sorunlu bölgeleri, oluşturan kem güçler, seyir ederken 15 temmuz havalesi gerçekleşti. Ölümcül bir travma ve sürekli bir felç planlanmış, hazırlık bunun için yapılmıştı ancak, mübarek Ramazanı Şerif boyunca, benim aziz milletim camileri doldurup, huzurumuzu koru Allah'ım, Milletimizi muhafaza et diye dua etmişti. Rab'bim korudu, elhamdülillah

Bu başın gafletini affettirmez. Baş bedenin her yerinden sorumludur. İçeride nasıl olsa deyip, ihmal ettiği mide, onu perişan eder. Suyunu eksik verdiği böbrek, avaz avaz bağırtır. Kendini görmeyen göz, çok ciddi acılar görür. Benim milletim bundan çok daha iyisini hak ediyor. Bir bütün olarak elde ettiği istiklalden sonra böyle iki de bir itilip kakılıp, hırpalanmak, yükselip düzelirken, çelme takılıp düşürülmek istemiyor. 

Serin başın, rahatını bırakıp ayaklarındaki mantarı, başındaki bitleri, böbreğindeki taşı, safra kesesindeki kumu fark etme zamanı. Öyle hamakta uzanıp aheste demlenerek ancak arkası küflenir yatanın. 

Benim milletim her yeri pırıl pırıl olacak kadar aziz ve kıymetli. Çaya ilaç, suya zehir katanlar daima olur, başın işi onu görüp korumaktır. Benim milletimin kıymetini bilmeyen başı, o milletin hazmetmesi, sindirmesi, omuzları üzerinde taşıması imkansızdır. Baş yerinde ağır ve akıllı olsa gerektir. Gerisi lafı güzaf, buna da harcayacak vakit yok. Dilimiz dua da, elimiz semada. Ayağa kaldır milletimin onurunu Allah' ım... 

BU YAZILARI DA OKUYUN

0 yorum