KARANLIKTAN KORKMAK VEYA KARANLIĞI KOVMAK
Çarşamba, Ağustos 03, 2016Gözlerini açtığı halde kapalı gibiydi. Sesler şiddetlenmiş, dolu camları kırmaya çalışıyordu. Bazı arabalar çığlık atıyor, bazılarının camları patlıyordu. Hiç dua etmez, birine sığınmak gibi bulur, kibir yapardı. Bir iki adım geriye çekildi, fırtına giderek coşuyor, sesler, karanlık içini kaplıyordu.
Rüzgarın sesine bahçedeki ıhlamur ağacının sesi karıştı, koca ağaç kırılıp yere yığılmıştı. Sehpanın üzerinde cep telefonu olduğunu hatırladı, eliyle aradı. Dışarıdan gelen şimşek ışıkları gözlerini kamaştırıyordu. Tam o sırada müthiş bir aydınlık oldu. Hemen ardından, korkunç bir gürültüyle gök çatırdayarak yere tükürdü. Bütün pencereler titredi, arabalar ağlaştı, az ilerideki sokaktan önce dumanlar sonra alevler yükselmeye başladı.
Ellerini açtı, kibrini yere serip üzerine oturdu. Dizlerini hissedemiyordu korkudan, tüm acizliği ve içtenliğiylCama vuran yağmur taneleri, içinde çocuksu bir coşku uyandırıyordu. Rüzgarın hızı arttıkça, bahçedeki çamın dalları cama dokunuyor, biri cama vuruyor gibi ürperiyordu. Yolun üzerindeki lamba yağmurdan ve rüzgardan olsa gerek puslu ışıyordu. Üzerine aldığı şala iyice sarıldı. Rüzgar bir an hızlandı, dal iyice pencereyi örttü, ışıklar söndü.
e, Allahım beni koru, diyebildi. Son çizgide pes ettiği için utanıyordu.
*****
Korku tılsımlı bir duygudur, sinsi ve fakat çok hızlı. Turbo fırının kapağını açtığınız an gibi bir anda tüm bedeninize kızgın havayı püskürtür. Damarlarınız ısıda genişlemek yerine, daralır büzülür. Kar yağar kalbinize, dolu dökülür beyninize. İçi üşür, dili büzülür, dışı titrer insanın. Rengi terk eder yüzünü. Mor, dudağında toplanır. Sarı, suratını kaplar. Göz yuvaları iyice kısılır, gözleri kocaman büyür. Haliniz, hale şahit olmayanları, size baktıkça size dönüştürür. Korku bulaşıcıdır çünkü. Yanınızdakiler de bir bir açar o fırının kapağını ve size dönüşürler. Akıl bir anda üzerine düşen doludan, kulaklarında çalan tamtamlardan kaçıp saklanır. Dili gizler, eli gizler, hali gizler onu.
Korkmaktan korkarız bu yüzden. Ya olursa deyip alırız tedbirleri. Korkulu rüya görmektense uyanık kalmalı der atalarımız. Saklanmak, kaçmak, direnmemek büyütür o korkuyu ve sonra gelecek diğer dalgalarını. Korku; bilememektir. Çözememektir. Ne yapacağın konusunda net olamamaktır.
Deprem olduğunda, bu doğal bir olay, birazdan geçer ancak evim insan yapımı, bu şiddeti taşımaz, güvenli alana geçmeliyim deyip ıslık çalarak dışarı çıkamazsınız. Bir anda ısınır tüm vücut. Sağlam ev, boş sokak olsa bile kaplar, yakıcı korku her yerinizi. Hele bir de alt beyin depreme dair arşivi bir anda ortaya servis edince bir avuç yüreğiniz kadar olup büzülür, küçülürsünüz.
Bilmekle aşılması zordur belli korkuların. Ancak kapısı kilitli, hırsızdan korkmaz. Eşeğin kazığı sağlam, ipi kalın olan rahat uyur. Geleceğin planını titizlikle yapıp çabasında olan huzurludur, anlık yaşayana göre. Kitabı yalayıp yutan sınavı hasretle çeker, kitaba küs, derse uzak olan soğuk terler döker kağıdın üstüne.
Tedbir kaderi değiştirmez, ancak tedbirsiz tevekkül olmaz. Neyin nasıl yapılacağının planını, gereğini yapmış olan, selamet ve sükunettedir.
Korku belirsizliğin meyvesidir, karanlık da belirsizliğin toprağı. İkisinden birini yok ederseniz diğeri onunla yok olur. Geleceğin çok hızla inşa edildiği günümüzde, en güçlü silah, rakip ve düşmanları karanlık fikirlerle belirsizliğe düşürüp, korku meyveleri toplatmaktır.
Önce zihnimizi ve ruhumuzu aydınlatalım. Bunun için gereken enerji, özümüzde, kimliğimizde, imanımızda mevcut. Sonra o aydınlık dünyada, belirsiz olanları tek tek insaf etmeden ayıklayıp, temizlik yapalım.
Sinip korkudan titremek yerine, ışıkları yakıp, karanlığı ve korkuyu kovalım. Bu kaçınılmaz olandır, milletim hakkıyla yapacaktır.
0 yorum