İNSAN OLMAK SANATTIR

Pazar, Ekim 16, 2016

bebek

Günümüz insanı refah düzeyini yükseltip, yaşam kalitesini arttırdı. Hemen her ev teknolojik ürünlerden nasibini almış durumda. Üç beş eksiği olan varsa da planında, hedefinde belli bir standart var.

Kolaylaşan yaşam hizmetleri, boş zamanı artırmalıydı, gaye buydu, oysa tam tersine önce daha fazla zaman kazanmak için alınacaklar, daha fazla çalışmayı gerektirdi. Önce hane halkı tamamen çalışmak zorunda kaldı. İhtiyaç listesi, zaruri ihtiyaçlardan, yarı lüks ve lüks ihtiyaçlara doğru sıralandı.

En az geliri olanda bu listeyi kopyala yapıştır, hayatına nakşetti. Deliler gibi çalışan aile bireyleri bir öğün yemeği bile beraber yiyemez hale geldi. Daha fazla gelir, daha müreffeh hayat olmalıydı, yine olmadı. Daha fazla gelir için daha esir yaşam oldu.

Zorunlu işlerimizin bedenimize sağladığı faydaları, onları makineler yaptırdıktan sonra anladık. Sinir sıkışması diye bir hastalık girdi hayatımıza. Örgü örmeyi bıraktıktan sonra. Halı yıkamak, silmek, yere eğilip yorgan kaplamak kalktı yerine dizlerde kireçlenmeler, yürüme güçlükleri başladı.

Kas erimesi, pıhtı atma, şeker hastalığı, daha bir çok farklı hastalığın temelini hareketsizliğin oluşturduğunu bilmek ürkütücü. Kelebek gibi uçuşan gençlik, anne babalarını da canlandırırdı. Oturduğu yerde mıhlanan gençlik, miskin ve isteksiz anne babaları oluşturdu.

Sunulanla, hedeflenen hiç tutmadı. Sonuç ise bambaşka ve çok uzak oldu hep. Çalışmak elbette kötü değil.

Çalışmak nimettir

Çalışmak mutluluk için sadece araç olmalı

Öldükten sonra arkandan kapışılacak servet bırakmanın ne karı olabilir. Bir bardak çayı, bir fincan kahveyi ağız tadıyla sevdikleriyle geçiremeyen mutluluktan söz edemez.

Her gün yeni hedefler yüklüyor alt beyne iletişimle hayatımıza kattığımız pazarlar. Onların yaşam kaynağı insan ihtiyaçları. Bunun matematik hesabıyla, psişik donelerle beslenip, hiç hissettirmeden iç dünyalarımıza sızdıran taktikleri kullanmaları artık çok da insani değil.

Elinde sağlam cihazları olduğu halde bir üst model için taksiti bitmemiş ürünü yarı fiyatına verip yeni borca girmek tamamen kontrolü kaybetmişliğin göstergesi.

Zor günlerde değiliz korkunç algı stratejileri içinde yaman bir kuşatmadayız. Bir ürünün üzerine bir işaret koyarak yüzde otuz pay almak. O pay için senin evladınla aranın gerginleşmesi ürkütücü.
Nasıl bu hale geldik

Daha fazla rahat tutkumuzdan. Midenin ölçüsü belli. Dilin tadı belli. Bedenin ihtiyacı belli. Sağlıklı yaşam için hareket gerekli. Hiç hareket etmeden oturduğu yerden para kazanıp, türlü katkılı gıdaları tükenip obez olmaya zorlanan bu nesil nasıl bir çıkmazın içinde göstermek zorunlu.

Avucunun içine sığdırılan dünyanın bin bir kapısının türlü kilidi avuç avuç dağıtılıyor. Hangisinden kaçarsan kaç birinden yakalanıyorsun. Zevkine uygun, ruhuna denk bir şifre ile büyülenip sürükleniyor insan.

Gençlik kadar orta yaş ve bir üst yaş seviyesindeki insanımızda bu cendereye hızla çekiliyor. Sosyal medya hesaplarında yaş ortalaması yüksek bir çoğunluk var. Yalnızlık ve sohbet ihtiyaçları için hiç tanımadıkları insanlara arkadaşlık teklif edip, kırılıp incitiliyor, bazen kandırılıp dolandırılıyorlar.

Teknoloji kıyameti olmalı çağımızın adı veya iletişim açlığı. Deniz suyu gibi içtikçe daha çok susatan bir kanmazlık. Yanında olanın gözüne bakmanın iş ve hareket getireceği gerçeği, tembellikle birleşip, uzaklara meleksi bir tavırla sunmaya sevk ediyor ruhları. Sonra melekler çatışmasından doğan şeytan karmaşası.

Saçma bulduğum ve ziyan saydığım kahvehane nuhabbetleri bile masum kalıyor internet kafeler yanında. En azından bir biri ile temas ederdi insanlar, konuşur, gülüşür, itişip kakışırdı. Şimdi aralarında paravan, kulaklarında kulaklık, önlerinde ekran. Yan taraftaki ölse ruhları duymadan, zom girip zombi çıkıyorlar ortalığa.

Çok karamsar olacak ama Allah sonumuzu hayretsin diyebiliyorum ancak.

dünya

Zaman geri dönmez, ilerleme engellenemez...

Kaçınılmaz bir gerçek zamanın hızla aktığı. İlerleme durdurulmaz, durdurulmasın. İnsanı yönetmek, kullanmak adına yapılan projelerde insani değerler öğütülmesin. Düğmeye basıp start- stop insanlar yapılmasın. Bir yerlerde içlerimiz sağlam kalsın. 

Duygular tükenirse, geleceği süsleyecek, besleyecek, yenileyecek insanlarda kalmaz. Bir komutla kendini öldürecek hale getirilmiş insanlık, onları yönetme hırsında olanlara da fayda sağlamayacaktır.

Hesapları yeniden yaptıramayız ancak üzerimizde yapılan hesapları bize zarar verecek kadar hayatımıza sokmayız.

Teknolojiye pastaya bakar gibi ağzımız sulanarak değil, bir seviye yukarı çıkıp çıplak gözle bakalım. Göreceklerimiz dudağımızı uçuklatmasa da yüreğimizi hoplatacaktır.

Yaşam savaşında, zaman değirmeninde hepimize kolay gelsin

BU YAZILARI DA OKUYUN

0 yorum